Queensland Üniversitesi‘ne (The University of Queensland) Victor Chernozhukov‘un Double Machine Learning isimli metodolojisi üzerine çalışmak üzere geldim (Yakın zamanda yaptığım bu çalışmayı ve detaylarını buradan paylaşacağım.). Burada geçirdiğim yaklaşık 2 aylık süre boyunca Avustralya ve özelde Brisbane şehri hakkında birçok tecrübem oldu. Bu yazıda genelden özele doğru dikkatimi çeken hususlarda aldığım notları paylaşacağım.

Avustralya

Avustralya bir kıta ülkesidir. Hatta abroad, foreign gibi kelimeler yerine daha çok oversea yani deniz aşırı kelimesini görürsünüz (Mesela: Overseas Student Health Cover). Aynı zamanda Tasmanya gibi büyük ve küçük çok sayıda adası bulunmaktadır. Yüzey alanı olarak çok büyük bir ülke (En büyük 6. ülke) olmasına rağmen nüfusu sadece 25 milyon. Çünkü Avustralya’nın çok büyük bir bölümünü çöller oluşturmaktadır. En büyük 5 şehri ve nüfusları sırasıyla(2018):

  1. Sydney: 4,741,874
  2. Melbourne: 4,677,157
  3. Brisbane: 2,326,656
  4. Perth: 2,004,696
  5. Adelaide: 1,315,346

Ekonomi

Avustralya dünyanın kişi başına en yüksek gelirine sahip olan ülkelerden birisidir. Aynı zamanda en pahalı ülkelerden birisi… Aslında bir ekonomi öğrencisi olarak burada daha fazla sayısal bilgi vererek yazıya devam etmek istiyordum ama yazının sıkıcı olmaması için sadece kısa bir değerlendirme yapıp öngörülerimi paylaşacağım.

Avustralya’nın gayri safi yurt içi hasılası yaklaşık olarak 1.5 milyar dolar. Madencilik ve hayvancılık ülke ekonomi için önemli sektörler. Türkiye ile göreceli fiyat karşılaştırması yaparsak kırmızı et fiyatları çok ucuz. Hatta tavuk eti ile kırmızı et fiyatları neredeyse aynı. Ayrıca ülkenin eğitim ve diğer hizmet sektörleri oldukça karlı. Uzun vadede ise eğitim sektörü için endişeler mevcut. Avustralya’ya eğitim almak için gelen göçmen sayısında ilerleyen dönemlerde bir azalma bekleniyor. Aslında bu global bir beklenti ama asıl sorun eğitim için gelen göçmenlerin ekonomiye sağladıkları ikincil faydalar. Ülke ekonomisi ciddi manada göçmenlere bağlı. Özellikle Asyalılara… Örneğin Brisbane sokaklarında Çince konuşan insanlarla karşılaşmamanız mümkün değil. Hatta birçok tabelanın altında Çince tercümeleri mevcut. Üniversitede ise bu oran çok daha yüksek. Bu ziyaret sırasında üniversiteye yakınlarında kaldığım yerde sadece bir Avustralyalı ile tanışabildim. Diğer yandan öğrendiğim kadarıyla burada kalan 48 öğrencinin yaklaşık 30’u Çinliymiş. Kısacası göçmenler ve özellikle göçmen öğrenciler şu sıralar ülke gündemindeki önemli konulardan birisi. Mesela:

Stop relying on Chinese international students, ASEAN countries say to Australia

Ben oradayken ABD ile Çin arasındaki ticari sorunlar, Avustralya için de ayrı bir endişe kaynağıydı. Çin Avustralya’nın en büyük ticari partneri. İhracatının yaklaşık %35-40’ını Çin’e yapıyor. Bu manada Avustralya’nın Çin’e ekonomik bağlılığının politik bir zaaf olduğunu da düşünüyorum. Avustralya ve Türkiye’nin ihracat porfolyolarını karşılaştırmak durumun anlaşılması için bir fikir verebilir:

İnovasyon, yenilikçilik ve eğitim konularında örnek bir ülke olmasına rağmen ihracat portfolyosunun neredeyse tamamının ham ürünler olması ise beni çok şaşırttı.

Brisbane

Brisbane’da yaşayanlar Brisbane’ın anlatırken hep aile şehriolduğunu ifade ediyorlar. Gerçekten Amerikan filmlerindeki gibi gökdelenlerin ve iş merkezlerinin, ve etrafında müstakil evlerin olduğu şirin bir şehir. 10 yaşındaki çocukların küçük bisikletleri ile okullarına gittiklerini görebilirsiniz. Sokaklar çok düzenli ve temiz. Şehrin ortasında, şehrin karakterini yansıtan olduka büyük bir nehir geçiyor. Genel olarak yollar sakin olsa da iş çıkış saatlerinde trafik olabiliyor. İlginç olan nokta ise trafiğin bazen tek bir şeritte olması. Diyeceksiniz ki onlar sola ya da sağa dönecek araçlardır. Evet, ben de öyle düşünmüştüm ama insanlar sağ şerit sıkışık olsa bile sol şeride geçmiyorlar. Sanırım daha önce zor şartlar altında araba sürmedikleri için Avustralya’lı şoförler oldukça sakin. Büyük bir kısmının İstanbul’da araba sürebileceğini hiç sanmıyorum :)

Brisbane CBD

Brisbane’ın bağlı olduğu Queensland eyaletinde saatler Sydney’e göre 1 saat ileride. Yani güneş oldukça erken doğuyor. Kasım ayında saat sabah 4:30’da güneş doğmuş oluyordu. Genellikle bu saatte sokaklar spor yapan insanlarla dolu oluyor. Bisiklet grupları, koşucular, hayvanlarını gezdirenler, nehirde kürek çekenler, vs. Umarım tekrar gittiğim zaman ben de bu alışkanlığı kazanabilirim.

Brisbane sokakları

Diğer dikkatimi çeken husus ise sokaklardaki çeşmelerdi. Gerçekten bu çeşmeleri her gördüğüm zaman İstanbul sokaklarında musluğundan su akmayan ve hiç musluğu olmayan tarihi çeşmelerimiz geliyor. Evet, tarihi çeşmelerimiz yerine 1 liraya pet şişelerden su alıyoruz. Bu arada Avustralya bir çöl ülkesi ve su ülkenin önemli bir meselesi. Örneğin bu sene yaşanan su kıtlığı yüzünden binlerce hayvan telef olmuş.

Brisbane'daki bir çeşme

Sürdürülebilirlik çok fazla kullanılan bir kavram. Hem şehirlerdeki bilboardlarda hem de haberlerde sık sık bu kelimeyi duyuyorsunuz. Geri dönüşüm kutuları çok yaygın olarak kullanılıyor. Hemen hemen her kamuya açık tuvalette su ile alakalı uyarılar var. Şehirde toplu taşıma ve karbon emisyonu düşük taşımacılık teşvik ediliyor. Örneğin Brisbane’da bulunduğum süre içerisinde aylık 5 dolara CityCycle denilen sisteme üye olarak her yere bisikletle gittim. CityCycle istasyonları şehir merkezinde hemen hemen her yerde var. Eğer kondisyon olarak çok fazla eksiğiniz yoksa şehir içerisinde çok etkin bir ulaşım yöntemi.

Bir CityCycle istasyonu

Aklınıza gelebilecek bir çok ulaşım aracı Brisbane’da yaygın olarak kullanılıyor. Kaykay, scooter, elektrikli bisiklet, paten, vs. Ayrıca ben Brisbane’da iken Lime uygulaması başladı. Şehrin her yerinde kaldırımlarda elektrikli scooter’lar var. Bunları akıllı telefonunuza indirdiğiniz uygulama ile kullandığınız süre boyunca ücretlendiriliyorsunuz. Akşam saat 9’dan sonra juicerdedikleri kişiler (herhangi birisi olabiliyor) akşam scooter’ları eve götürerek para karşılığında şarj ediyor. Sanırım her şarj için yaklaşık 6 dolar ödeme alıyorlar ve sabah uygulamada gösterilen yerlere bırakıyorlar. Şehir içerisinde çok hızlı ve ekonomik bir ulaşım imkanı, ama ben farklı bir noktaya da parmak basmak istiyorum. Bu elektrikli scooter’lar ile birlikte, hem ekonomik, hem de hukuki pek çok mesele ortaya çıktı. Bu meseleler sanırım daha önce uygulamanın başladığı Amerika’da farklı eyaletlerde farklı şekillerde değerlendirilmiş. Bazı eyaletler yasaklarken, bazıları izin veriyor. Mesela Lime, Avustralya’da normalde elektrikli scooter’lar için var olan hız limitlerini aşıyor. Yasal olarak kullanıcıların ehliyet sahibi olması gerekiyor. Diğer yandan şehir içi ulaşımda çok iyi bir çözüm. Artıları ve eksileri ile hala burada ve pek çok ülkede bu konuda hukuki süreçler devam ediyor. Hatırlarsanız benzer bir olayı biz de ülkemizde UBER uygulaması dolayısıyla gündemimize taşımıştık. Anlaşılan o ki, internet ile birlikte yeniden şekillenen ekonomi için hukuk noktasında daha fazla uzmana ihtiyaç duyacağız.

Brisbane sokaklarında duran bir Lime Scooter

Yakın zamanda gündemimizde olması nedeniyle bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum. Marketlerde satılan ürünlerde genellikle “Avustralya Malı” olması önemli bir vurgu. Hatta bazı ürünlerin üzerinde yüzde olarak ne kadarının Avustralya ürünlerinden oluştuğunu gösteren bir ibare var. Bu da aslında biraz sürdürülebilirlikile alakalı konulardan birisi. Yani Avustralya malı ürünler kendilerini “gururla” teşhir ediyor.

Maalesef hiç kanguru görmedim :). Dev örümcekler, komodo ejderi, piton… Bunları görmek için ya hayvanat bahçesine gitmeniz ya da şehirden uzaklaşmanız gerekiyor. Ama şehir içerisinde gördüğünüz hayvanlar bizim ülkemizdekinden farklı. Örümcekler, kertenkeleler, kuşlar… Gittiğim ilk gün aşağıdaki resimde gördüğünüz iki kertenkele ile karşılaştım. Bu ve bunun gibi daha önce görmediğim kertenkelelerle, kuşlarla, örümceklerle karşılaşıyorsunuz. Ama anladığım kadarıyla genellikle şehir dışında yaşayan insanlar hayvanlarla sorun yaşıyor.